İşe Başlamak İçin Hangi Odalara Kayıt Yaptırmalısınız?
Kayıt dışılığı önlemek için geliştirilecek otokontrol sistemlerinden birisi de, meslek odalarının teşkilatından yararlanmaktır. İşe başlamak için ilgili odalara kaydın zorunlu tutulmasının yanı sıra, oda mensupları arasında haksız rekabeti önlemek için, ilgili odaların bizzat kayıt dışılığı önleyecek cari denetimler gerçekleştirebilmesi ve aldıkları sonuçları Maliye Bakanlığı denetim birimleriyle paylaşmaları sağlanmalıdır. Ayrıca vergi bilincini geliştirecek eğitim programlarının, odalar tarafından kendi mensuplarına verilmesi gibi önemlerle de odaların etkinliğinden yararlanılmalıdır.
Ekonomik Amaç
Vergiler devlet biriminin ekonomik, sosyal ve kültürel ödevlerini gerçekleştirebilmesi anlamında oldukça önemli bir yere sahiptir. Vergi kayıplarının önüne geçmek devletlerin vergi gelirlerini artırabilmesi ve böylece kendi görevlerine yerine getirmesi anlamında etkilidir. Vergi kaçakçılığının önüne geçilmesi, devletin ekonomik can damarlarından birisi üzerinde oluşabilecek anomalilerinden önüne geçmektir. Vergi kaçakçılığı; hasılatı gizleme, beyanname vermeme gibi kanuna aykırı davranışlar sergilenmesidir ve bu birçok yönüyle devlet birimine zararı doğan bir davranış tarzıdır.
Etkin vergi denetimiyle vergi gelirlerinin gerçeğe uygunluğu ve düzenliliği kontrol altına alınmış olur ve bu da ekonomik farkındalıkta bir artışa yol açar. Ekonomik yapıya hâkim olunmasıyla vergi tabana yayılır ve yükümlülerin ödemek zorunda olduğu vergi miktarı azalır. Böylelikle hem devlet hem de vergi mükellefleri ekonomik bir iyileşme yaşarlar.
Hukuki Amaç
Devletin gerçekleştirdiği her faaliyet gibi vergi kanunlarının uygulanması da anayasal esaslar çerçevesinde gerçekleşir. Anayasaya uygun şekilde hazırlanmış olan vergi kanunları vergi denetimi için birincil kaynaklardır. Bu kaynaklarda gösterilen şekilde vergi denetimi yapılması devletin daha saygın ve güçlü olmasını sağlar.
Vergi denetimindeki hukuki amaç; kanunlarca belirlenmiş olan mali yükümlülüklerin yalnızca kanunla değiştirileceği ve yine kanunda gösterilmiş usul ve esaslara uyularak gerçekleştirileceği konusunda vatandaşlara güven vermektir. Vatandaşların vergi denetimlerinin hangi şekilde gerçekleşeceğini bilmesi, denetim sonucunda ne gibi yaptırım ya da müeyyidelerle karşılaşacağının belirli olması hukukilik amacının göstergesidir. Bu durum devleti ve mükellefler kanuna uymaya itmektedir.
Vergilendirmede yatay ve dikey adaletin sağlanması da vergi denetimlerinin amaçları arasında önemli bir yer tutar. Bu aşamada yatay ve dikey adaleti tanımlamak gerekmektedir. Vergilendirmede yatay adalet eşit durumdaki mükelleflerin aynı miktarda vergi ödemeleri anlamına gelir. Dikey adalet ise gelir durumları birbirlerinden farklı düzeylerde olan mükelleflerin bu düzeylere uygun şekilde az ya da fazla vergi vermesi anlamına gelmektedir. Bu saydığımız adaletli vergilendirme düsturlarına bilerek ya da bilmeyerek uymayan ve bu sayede vergilendirmede adalet dengesini bozan mükellefler için vergi denetimlerinin gerçekleştirilmesi zaruridir.
Sosyal Güvenlik Kesintilerinin Azaltılması
Vergi yükündeki adaletsizliklerin, kayıtdışı faaliyetlere yol açmayacak şekilde giderilmesi; ücretliler üzerindeki vergi, sigorta primi ve işsizlik primi kesintisi (sadece işçi ücretlerinden kesilen) gibi mali yüklerin düşürülmesi gerekmektedir. İşveren açısından da, kayıtlı işçi çalıştırmanın teşvik edilmesi için sigorta prim oranlarının düşürülmesi, kıdem ve ihbar tazminatları yükünün hafifletilmesi gerekmektedir. En az geçim indirimi uygulamasının tekrar uygulamaya konularak kişilerin kendilerinin ve ailelerinin geçimlerini sağlayacak asgari gelirlerinin vergi dışı kalması sağlanmalıdır.
Kayıt dışı ekonominin önlenmesinde ve etkisinin azaltılmasında vergi idaresinin etkinliği ve iyi kurumsallaşmış bir idari örgütlenme önemli bir rol oynar. Çünkü kendi iradesiyle vergi ödeyen mükellef sayısı çok az olduğundan vergi ödeme koşullarını yaratmak vergi idaresine düşmektedir. Teorik olarak uygulanabilecek çok iyi bir vergi sistemine sahip olunsa bile, eğer bu sistemi uygulayacak iyi bir yönetim, vergi tahsil ve vergi denetim organları yoksa o sistemin başarılı olması güçleşir. Aynı zamanda, vergi dairelerinin tapu dairesi, gümrük idaresi, ticaret sicili, belediyeler, muhtarlıklar, noterler, bankalar, finans kuruluşları, borsalar, sermaye piyasası, vakıflar ve dernekleri de içerecek şekilde çok çeşitli kurum ve kuruluşlarla koordinasyonunun sağlanarak, bunlar arasında karşılıklı bilgi akışı sağlanmalıdır.
Türkiye’de vergi idaresini etkin kılmak ve kayıt dışılığı ortadan kaldırmak için, Maliye Bakanlığından ayrı, özerk bir yapı olan Gelir İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. GİB’nın kurulmasıyla birlikte vergi politikalarını hazırlama yetkisi Maliye Bakanlığına, bu politikaları uygulama işlevi özerk bir kurum olan GİB’na verilmiştir. Vergi kayıp ve kaçağıyla mücadele edilmesi için özerk bir gelir idaresinin kurulması gerekliliği IMF’nin 1990’lardan beri Türkiye’ye dayattığı şartlardan biriydi. Bu anlamda, GİB’nın kurulması neo-liberal politikalar sonucunda devletteki dönüşümün gelir yönünden tezahürüdür. Nihayet, 05.05.2005 tarihinde kabul edilen ve 16 Mayıs 2005 tarihinde uygulamaya giren 5345 sayılı kanun ile Maliye Bakanlığı bünyesinde olan Gelirler Genel Müdürlüğü kaldırılarak, Maliye Bakanlığına bağlı Gelir İdaresi Başkanlığı kurulmuştur.